Hayatıma Cemre Düstü

Sıcak bir duygu olarak bana geldiğinde bembeyazdı hayatım, gerçi o da bir renk ama ta ki sen gelip haneme misafir olana kadar beyazın renk olduğundan haberim yoktu.

Şimdi mi ?

Gökkuşağını görüyorum hergün… İnsan saklar, korur, kimseye veremez, bazen de sandık içine saklar ona verilen emaneti… Neden dersen hem veren kişiden kıyamaz hem de emanet olan kıymetlidir ondan.

Peki insan en sevgiliden gelen emaneti nasıl saklar? Nasıl korur? Nasıl bakar? Nası büyütür?

Çok kıymetli, senin içinde bulunduğun sorular… çünkü seni veren kıymetli, miniğim. Hatta sana çıkan sorularda öyleler.

Seni beklemek, senin gelmen, senin gülmen, gözlerini açman, benim gibi dilbilgisi zayıf birinin eylemleri yerinde, kurallı cümle kurarak yerleştirmesi hatta hayatının içinde kullanıp gördüğünde heyecana kapılması ne kadar hayret verici değil mi?

Ben biliyorum sebebini, ben en çok seni izlemeyi, seni izlerken minik bedeninin hayattaki dansının, ahenginin nasıl da beni büyüttüğünü, nasıl da beni sakınan, çabalayan, sürekli ağlayan, hergün yeni birbilgi öğrenmeye çalışan ve en önemlisi samimi bir anne olmama usul usul yaklaştırdığını, düşsemde anne olunca araya çiçek ekip kalkmam gerektiğini, ve ne kadar ışıl ışıl olursam senin gökkuşağındaki renklerinin o kadar parlak olacağını gördüm.

Şuan iki denklem gibiyiz, eşitleniyoruz. Ta ki sen de kendine başka bir formülde eşitlik bulana kadar. Ama bu demek değil ki yeni ama bensiz bir yoldasın. En güzeli formülün ilk eşiti benim; annen ve hala aynı yoldayız. Ben hep aynı yerde bekliyor olacağım; çünkü anne bir kere eşitlenirse, yeşerirse tohumu, o tohum ve toprağı hep iç içe olur. O yüzden bir kız çocuğu olursun sonra filizlenir kadın, eş, yaren olursun. Sonra cihan seni konuşur görünce güzelleşir ağaç olursun, anne olursun…

Cemre’nin Annesi

Cemile Ocak