İmam-ı Azam kıssası

Bundan yıllar önce İmam azam isminde değerli bir alim yaşamıştı. henüz çocukken bile herkesten farklıydı. zekası ve çalışkanlığıyla tanınmıştı. kendisinden çok daha büyük kişilerle aynı sınıfta okuyor aynı dersleri öğreniyordu. öğretmenleri bu akıllı ve gayretli çocuğu çok  seviyorlardı.  o yıllarda garip düşünceler öne süren bazı insanlar ortaya çıkmışlardı. bunlar güneşi, ayı, yıldızları, dünyayı, kısacası her şey iAllah’ın yarattığını kabul etmiyorlardı. onlara göre her şey kendi kendine olmuştu. tabiat kendi kendini yaratmıştı. bu saçma düşünceyi savunmakla kalmıyor bir da Müslümanlara medyan okuyorlardı.

-Siz en büyük bilgininizi seçin.. biz de en büyük bilginimizi seçelim.. inanan inanmayan herkes toplansın. bu iki bilgin tartışsın biz de dinleyelim. hangisi üstün gelirse onun düşüncesi kabul edilsin diyorlardı..

Müslümanlar onlara cevap olarak siz isterseniz en büyük bilgininizi çıkarın ama biz en küçük alimimizi göndereceğiz.. çünkü bu yanlış düşünceyi çürütmeye en küçüğümüz bile yeter dediler.. ve imam-ı azam’ı onların bilginiyle tartışmak için görevlendirdiler… o zamanlar İmam-ı Azam 10 yaşlarında bir çocuktu. Kendisine bu görevin verilmesine sevindi. Dinsizlerin en büyük bilginimiz diye seçtikleri kişiye haber gönderdi.

-Yarın saat 10’da herkes nehrin kıyısındaki asırlık çınarın altında toplansın.. İkimiz halkın huzurunda tartışalım. Kimin inancı doğru ortaya çıksın, dedi..

Ertesi gün oldu. herkes toplandı. saat 10’a gelirken dinsizlerin bilgini de geldi..Saat ilerledi. onu çeyrek geçiyordu ama hala İmam azam ortada yoktu. İnananlar bir an önce gelse diye bekleşiyorlardı, inanmayanlar ise “yoksa küçük bilgininiz korktu mu” diyorlardı.

Saat on buçuğa gelirken imam azam geldi.. dinsiz bilgin çok sinirlenmişti. sert bir sesle:

-Nerede kaldın çocuk? dedi.

İmam ı azam kibar bir tavırla:

-Kusura bakmayın dedi..Evden çıkıp nehrin kenarına geldim. kıyıda sandal yoktu. eyvah şimdi ne yapacağım diye düşünürken bir de ne göreyim. ağaçlar kendi kendilerine kesilip kereste oldular. ben şaşkın şaşkın bakarken keresteler de birleşip kayık oldular. kayığı iterek nehre indirdim. biner binmez kayık kendi kendine hareket etti rotasını hiç şaşrımadan beni karşı kıyıya geçirdi.. işte bütün bunların olmasını beklerken geç kaldım.

Bunları hayretler içinde dinleyen insanlar sözleri bitince söylenmeye başlamışlar.

-Böyle şey olur mu hiç. bu düpe düz yalan beş yaşındaki çocuk bile inanmaz bu sözlere..

Dinsiz bilgin ile İmam azam arasında şöyle bir konuşma geçmiş:

-Sen bizim bu yalanlara inanacağımızı mı sandın? diye gürlemiş.

-Neden inanmıyorsunuz? diye sormuş İmam azam

-Hiç keresteler kendi kendine kesilir mi?

-Kesilmez mi?

-Elbette ki kesilmez. hem kesilen keresteler kendi kendilerine kayık olur mu?

-olmaz mı?

-Tabii ki olmaz.

-Peki bu gördüğümüz kayıklar nasıl olmuş?

-Bu kayıkların hepsini insanlar yaptılar..

-Sen bu kayıkları yapan insanları gördün mü?

-Görmedim.

-Öyleyse nereden biliyorsun?

-Bir kayık kendisini yapan bir kişi olmadan meydana gelemez. aklım bunu söylüyor.

-Ey insanlar! bakın dinsiz bilgin bir kayık bile kendini yapan olmadan meydana gelemez diyor. bir kayık bile kendi kendini yapamazsa şu koskoca kainat nasıl kendiliğinden meydana gelebilir?

 

Dinsiz bilgin bu sözler üzerine yenilgiyi kabul etmiş..