Top Tavşan

Top Tavşan, bembeyaz sevimli bir hayvandı. Yürürken top gibi zıpladığı, koşarken top gibi sıçradığı için herkes ona “Top Tavşan” derdi. Annesi ve babasıyla ormanın yakınındaki küçük evde otururlardı. Top Tavşan evin yakınında oynardı. Çünkü annesi, -Sakın ormana gitme! Orada o kadar çok ağaç var ki, evin yolunu şaşırır, kaybolursun, demişti. Bir gün farkında olmadan evden uzaklaştı. Ormana geldi. Burada çok büyük ağaçlar, dallar arasında yuvalar gördü. Yuvalarda oturan kuşlar, -Cik! Cik! Cik! Ormana hoş geldin! diye öttüler. Top Tavşan, yakından gelen bir sesle yerinden sıçradı: Tak! Tak! Tak! Siz de gördünüz mü? Bir ağaçkakan! Sivri gagasıyla yandaki ağacı gagalıyor, yavrusu da oturdukları kovuktan onu seyrediyordu. Birden yoldaki taşlardan biri yürümeye başladı ve ağır ağır Top Tavşan’ın önünden geçti. Evini sırtında taşıyan bu hayvanı siz de tanıdınız mı? Evet, bu bir kaplumbağaydı. Artık akşam olmaya, hava kararmaya başlamıştı. Hava karardıkça Top Tavşan yolları göremez oldu. Şimdi eve nasıl dönecekti? Sol tarafta bir yol gördü. Hemen o yana gitti. Ne yazık ki, bu yol ormanın daha içlerine giden bir yoldu. Sağ tarafta bir yol gördü. O yana koştu. Fakat bu yol da evine gitmiyordu. Top Tavşan nereye gideceğini bilmiyordu. Karşıdan gelen tilkiyi görünce hemen bir ağacın arkasına saklandı. Tilki onu görmeden geçti, yolun kenarındaki delikten içeri girdi. Bu kocaman delik, tilkinin eviydi. Artık ormandaki bütün hayvanlar uyumuş, her yeri sessizlik kaplamıştı. Birden Top Tavşan’ın arkasından “Huuu! Huuu!” diye sesler gelmeye başladı. İşte bakın! Kocaman bir baykuş, arkasındaki ağacın dalına tünemiş, ötüyordu: Huuu! Huuu! Fakat o ne? Birden her yer aydınlanmaya başladı. Ay gökyüzüne çıkmış, her tarafa ışıklar gönderiyordu. Top Tavşan artık yolları görebiliyordu. Hemen evine koştu. Merakla bekleyen annesi onu evin önünde karşıladı. -Ay çıkmasaydı yolu bulamazdın, dedi. Ay her gece çıkmaz. Onun için bir daha evden uzak yerlerde karanlığa kadar kalma. Top Tavşan, annesini dikkatle dinledi ve bir daha evden uzakta karanlıklara kadar hiç kalmadı.

(Serpil Ural)